Markasını dünyanın birçok noktasında tüketici ile buluşturan Minteks Yönetim Kurulu Başkanı Özkan İrman’ın Bursa’daki Pirinç Hanı’nda elinde bir askıyla mezeci çıraklığı yaptığı çocukluk yıllarına ait gözlemlerinden izler bulunan film 14 Nisan’da tüm Türkiye’de gösterime giriyor.
Kendi markasını yaratma hayaliyle 1994 yılında Minteks’i kuran ve dünyanın birçok noktasında tüketici ile buluşturan Özkan İrman’ın kendi hayatından kesitler taşıyan Mezeci Çırağı filmi 14 Nisan tarihinde sinemaseverler ile buluşuyor.
Film havlu satışı ile başladığı iş hayatında 67 ülkeye ev tekstili markasını ihraç eder konuma yükselen, Özkan İrman’ın aynı adlı kitabındaki hikâyeden yola çıkılarak senaryolaştırıldı. Kitabı okuyanlardan film tadını aldıklarının yorumunu alan İrman’ın bir televizyon programında “Mezeci Çırağı film olsa ne güzel olur” yaklaşımına verdiği olumlu cevap, genç yönetmen Battal Karslıoğlu’nun dikkatini çekti. Yönetmenin hikâyeyi içselleştirmesi ve inanması İrman’a da “evet” dedirterek yola çıkıldı.
Oyuncu seçimleri kitaptaki tasvirlere uygun gerçekleştirildi. Özkan İrman mekânları kitaptaki atmosfere uygun hale getirecek çalışmaları yürütmek üzere filmin yapımcılığının yanı sıra sanat yönetmenliğini üstlendi. 2015 yılında çekilen filmin kurgu, montaj, renk ve müzik çalışmaları büyük bir titizlikle sürdürüldüğü için bu yıl tamamlandı.
İrman’ın babası Mezeci İsmail Hakkı’yı usta oyuncu Yusuf Atala canlandırdı. Filmin kadrosunda Murat Ercanlı, Süleyman Kabaali, Pınar Gordie, Deniz Oral, Nazlı Kar, Ekrem Şenel, Ersin Özkan, Ahmet Ünal, Aydan Çakır, Ferda Erişkin, Zeynep Derin Şenyiğit, Ahmet Karakman gibi deneyimli isimler yer aldı.
Çocukluğunu oğlu canlandırdı
Filmde yazarın sahne sanatlarına ilgi duyan ve birçok oyunda rol almış öğrenciler olan iki oğlunun da rolü var. Babasının çocukluğunu Mezeci Çırağı karakterinde üstlenen Tuna ve Kula Recep’i canlandıran Arda bu rolleri diğer adaylarla birlikte girdikleri deneme çekimleri sonucu aldılar. Çekimler sonuna kadar ekibin büyük çoğunluğu onların kim olduklarını bile bilmedi.
Dram türündeki film, 1970’li yıllardaki Bursa Pirinç Hanı’nda derme çatma binalarda ekmek parası derdindeki esnafın yoksulluk, çaresizlik, gariplikle örülü hikâyelerini barındırıyor. Aynı zamanda dostluğun ve dayanışmanın da yaşandığı han, tüm hanlar içinde en ağır işlerin yapıldığı, en zor şartların olduğu yer, aslında yaşamın kendisiydi…
Mezeci Çırağı kitabındaki hikâye Özkan İrman’ın Pirinç Hanı’nda babasının yanında elinde bir askı çıraklık yaparken gözlemlediklerini anlatıyor. “Orası benim hem oyun parkım hem işyerimdi. Aslında oyun neydi, iş neydi, onun bile ayrımında değildim tam. Yıllar sonra babamın hayatını yazayım derken, fark ettim ki ben çocukken sessiz bir tanığıymışım Pirinç Hanı’nın. Kitabımın önsözünde de vardır; biz çocukları uyuyor, oynuyor, ders yapıyor sanırız. Oysa onlar sessiz tanıklarıdır yaşamın. Esasında bilinçsiz bir kayıttır bu ve yazılmadığı için kaybolup gidiyor…” diyen İrman, yazarak olanları gün yüzüne çıkarttı. Sıcak bir ramazan ayında başlayan hikâyede esnafın ders verme biçimini, dayanışmasını, yoksulluk ve aşk acısını aktardı.
Yazarın 2014 yılında yazdığı ve okuyucuyla buluşan kitap, geçen yıl da yeni baskısıyla tekrar piyasaya çıktı. Okuyucudan büyük ilgi gören kitabın baskısı kısa sürede tükendi. Filmin senaryosunda da kitaba bağlı kalındı. Kitaptaki olayların büyük bölümü filmde yer alıyor. Hikâyenin ne kadar gerçeği anlattığı sorusuna yazar “Hiçbir söz gerçeği anlatamaz” diyerek cevap veriyor. Herkesi şaşırtan son ise o dönemin masumiyetini bir çocuk gözünden yansıtıyor olmasından kaynaklanıyor.
Film çekilirken, özellikle kitaptaki duygunun yakalanmasına çok önem verildi. Mekan bulma aşamasında Pirinç Hanı’nın günümüzde gerek bir sosyal etkileşim alanı olduğundan gerekse restore edildiğinden 70’li yıllardaki haline benzetip çekim yapmanın mümkün olmayacağı görüldü. Araştırmalar sonucunda benzer bir han olan Kayseri’de Vezir Han bulundu. Restorasyon için boşaltılan handa 21 gün süre ve izin alınarak çekimler gerçekleştirildi.
Kötü alışkanlıkların zararlarının gösterildiği hikâye, bunlardan uzak durmanın ne denli önemli olduğu mesajını seyirciye aktarıyor. Konunun gidişi ve karakterlerin yaşam biçimi seyirciye doğal bir mesaj olarak geçiyor.